Yürütmenin Durdurulması
Ve Duruşma Taleplidir.
DANIŞTAY İLGİLİ DAİRE BAŞKANLIĞI’NA
Gönderilmek Üzere
CİZRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’E
DAVACILAR : ŞIRNAK BAROSU
DAVALILAR : 1. T.C. Başbakanlık-ANKARA
2. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı-ANKARA
DAVA KONUSU : 10 Ağustos 2016 tarih ve 29797 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Şırnak İli, Cumhuriyet, Gazipaşa, İsmetpaşa, Yeni ve Yeşilyurt Mahalleleri içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın riskli alan ilan edilmesi”ne ilişkin 2016/9082 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının öncelikle yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline karar verilmesi talebidir.
BİLDİRİM TARİHİ : Dava konusu Bakanlar Kurulu kararı 10 Ağustos 2016 tarih ve 29797 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
AÇIKLAMALAR :
BAROMUZUN HUSUMET YÖNÜYLE DAVANIN TARAFIDIR.
İPTAL NEDENLERİ :
I. DAVA KONUSU BAKANLAR KURULU KARARINA KONU ALANLAR RİSKLİ ALAN NİTELİĞİ TAŞIMAMAKTADIR.
(1) Riskli alan;
a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,
b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri,
c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,
ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,
d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,
e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüt raporunu,
f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri, ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur.
(2) TOKİ veya İdare, birinci fıkrada belirtilen bilgi ve belgeleri ihtiva eden dosyaya istinaden Bakanlıktan riskli alan tespit talebinde bulunabilir. Bakanlıkça yapılacak inceleme neticesinde, uygun görülen talepler, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak, teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur.
(3) Riskli alan belirlenmesi için bu alanda taşınmaz maliki olan gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri, birinci fıkrada belirtilen bilgi ve belgeleri ihtiva eden dosya ile birlikte Bakanlık veya İdareden riskli alan tespit talebinde bulunabilir. İdareye yapılacak talepler Bakanlığa iletilir. Bakanlıkça yapılacak inceleme neticesinde uygun görülen talepler, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak, teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur.
(4) Bir alanın riskli alan olarak tespit edilebilmesi için alanın büyüklüğünün asgari 15.000 m2 olması gerekir. Ancak, Bakanlıkça uygulama bütünlüğü bakımından gerekli görülmesi halinde, parsel veya parsellerin büyüklüğüne bakılmaksızın ve 15.000 m2 şartı aranmaksızın riskli alan tespiti yapılabilir.
(5) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı riskli alana ilişkin görüşünü on beş gün içerisinde bildirir.”
Öte yandan, Şırnak deprem kuşağında risk taşıyan bir il değildir, Şırnak Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasında ikinci derecede yer almaktadır. Ulusal Deprem İzleme Merkezinin Tarihsel Depremler ve Büyük Depremler dökümüne bakıldığında da Şırnak’da hiç deprem yaşanmadığı görülecektir.
Yine Danıştay 14.Dairesinin 2013/5113E. 2014/4480K. ve yine 2013/1493E. 2013/5670E. Sayılı kararlarında gerek 6306 sayılı Kanunun 2.maddesi gerekse Uygulama Yönetmeliği’nin 5.maddesi uyarınca bir alanın riskli alan olarak belirlenebilmesi için bu alanın zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığının Yönetmeliğin 5.maddesinde belirtilen usule uygun olarak ve hukuken hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
II. DAVA KONUSU BAKANLAR KURULU KARARI 6306 SAYILI KANUNUN AMACINA VE KAMU YARARINA AYKIRIDIR. ŞEKİL USUL VE SEBEP YÖNÜNDEN HUKUKA AYKIRIDIR.
Bu hususta Şırnak Belediyesi ile hiçbir şekilde irtibata geçilmemiş, görüş alınmamış, bilgi ve belge talep edilmemiştir. Belediye’nin yetki alanı hiçe sayılmıştır.
Dava konusu Bakanlar Kurulu kararına konu alanlar zemin yapısı ve üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan bir alan değildir.
III. DAVA KONUSU BAKANLAR KURULU KARARI ANAYASA VE İNSAN HAKLARININ VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİN KORUNMASINA İLİŞKİN SÖZLEŞMEYE EK 1 NOLU PROTOKOL İLE KORUNAN MÜLKİYET HAKKINI BERTARAF EDER NİTELİKTEDİR.
Konunun Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ile koruma altına alınan mülkiyet hakkı çerçevesinde de ele alınması gereği bulunmaktadır.
MADDE 10 - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir
MADDE 11 - Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
MADDE 12 - Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Madde 21.- (Değişik: 4709 - 3.10.2001 / m.6) Kimsenin konutuna dokunulamaz. Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz.
MADDE 23 - Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Yukarıda yer verilen mülkiyet hakkını ve temel hak ve özgürlükleri koruma altına alan hükümler uyarınca riskli alan niteliği taşımayan alanın Bakanlar Kurulu kararı ile riskli alan edilmesinin bu hükümlere aykırılık taşıdığı açıktır.
Demokratik hukuk devletinin amacı kişilerin hak ve özgürlüklerden en geniş biçimde yararlanmalarını sağlamak olduğundan yasal düzenlemelerde insanı öne çıkaran bir yaklaşımın esas alınması gerekir. Bu nedenle getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir.
Anayasa Mahkemesinin 17.03.2011 tarih ve E:2009/58 K:2011/52 sayılı kararı, 23.07.2011 gün sayılı kararında“…temel bir insan hakkı olan mülkiyet hakkı, bireyin eşya üzerindeki hakimiyetini, bir yönüyle bireye kendi hayatını yönlendirme ve geleceğinin tasarlama olanağını sunmaktadır. Bu nedenle birey özgürlükleri ve mülkiyet hakkı arasında yakın bir ilişki vardır…” demek sureti ile mülkiyet hakkını temel insan hakkı olarak tanımlamaktadır.
Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup onları büyük ölçüde kısıtlayan veya tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayacağı açıktır.
30.03.1952 tarihinde kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19.03.1954 tarihinde onaylanmıştır. Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1.maddesinde “Her gerçek ve tüzelkişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler devletlerin mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez” kuralı yer almaktadır.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin 23.09.1981 gün ve 7151/75 sayılı Sporrong ve Lönnroth-İsveç kararında ise Mahkeme; başvurucuların taşınmazlarının uzun bir süre inşaat yasağı kapsamında tutulmasını ve bu sürede kamulaştırma yapılmamasını mülkiyet hakkına müdahale olarak kabul etmiş, bu durumun müdahaleyi ağırlaştırdığı kanaatine vararak, kararın devamında, başvurucuların mülkiyet haklarını kullanmalarının Sporrong Miras Şirketi olayında toplam 25 yıl, Bayan Lönnroth olayında on iki yıl engellendiğini, bu bağlamda uzatılmış yasakların mülk sahipleri üzerinde yarattığı olumsuz sonuçları hukukun üstünlüğü ile yönetilen bir Devlette olması gereken durumla bağdaştırılabilir görmediğini kaydetmiş, bu yasakların yarattığı durumun mülkiyet hakkının korunması ile genel menfaatin gerekleri arasında sağlanması gereken dengeyi bozduğunu, başvurucuların hukuki durumlarının gerekli dengenin bulunmamasına yol açtığını vurgulamış, sonuçları inşaat yasakları ile ağırlaştırılmış olan kamulaştırma izinlerinde ( izin verilmemesi ) her iki başvurucu yönünden 1 nolu Ek Protokolün 1. maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
Mülkiyet hakkı ve kamu düzeni ilişkisi açısından AİHM’in vermiş olduğu Les Saints Monasteres/Yunanistan ve Wiesinger/Avusturya kararlarında da “Mal ve mülke saygı gösterme hakkına müdahale teşkil eden bir tedbirin, topluluğun genel menfaati icaplarıyla bireyin temel haklarının korunması gerekleri arasında bir “adil denge” gözetmesi lazımdır (&S230;..).Özellikle kullanılan araç ile kişiyi mal ve mülkünden yoksun kılan her tedbirin güttüğü amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisinin varolması gerekir” denmektedir.
AİHM’nin 24 Nisan 2012 tarihli 25446/06 Bulgaristan- Yordanova kararı ile konut hakkında dair müdahaleyi AİHS madde 8 anlamında ihlal kabul etmiştir. İptali istenen hukuka aykırı idari işlemin yürürlüğü halinde devamında yapılacak tüm idari işlemlerin Anayasa ve AİHS hükümlerine aykırılık taşıyacağı açıktır.
1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden alan konut hakkı, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını da içeren temel bir insan hakkıdır. Beyannameye göre, herkes sağlıklı yaşama koşullarına sahip, bir konutta barınma hakkına sahiptir.13 Bildirge’nin 25. maddesinde, “Herkes, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve gönenci için yeterli beslenme, giyinme, konut, sağlık bakımı ve zorunlu toplumsal hizmetleri de içeren bir yaşam düzeyine kavuşma hakkına sahiptir” ifadesi yer almaktadır.
1966 tarihli bağlayıcı olan Ekonomik Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi kabul edilmiştir.15 1966 tarihli Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 11/1.maddesinde; “…Herkese kendisi ve ailesi için beslenme, giyim, ve konut dahil, yeterli bir yaşam düzeyi ve yaşama koşullarını sürekli olarak geliştirme hakkı vardır.”
Avrupa Sosyal Şartı’nın 31. maddesinde; “Devletler barınaktan yoksun kalma durumunu da tedricen ortadan kaldırmaya yönelik önlemler almalıdırlar. Devlet halkın kabul edilir düzeyde kentlerden yararlanabilmesini sağlamakla ve maddi olanağı dar olanlar için konut giderlerini ulaşılabilir bir düzeyde tutmakla yükümlüdür.
Danıştay 11. Dairesi’nin 2014/11496E-2015/1146K. Sayılı kararında da mülkiyet hakkının sınırlanmasına ilişkin idari kararın ne şekilde alınması gerektiği ifade edilmiştir. İşbu dava konusuna benzer olarak İstanbul İli, Sultangazi İlçesi, Cumhuriyet Mahallesi dahilindeki alanın riskli alan olarak ilan edilmesi kararının iptaline ilişkin bu davada aynen : &S230; denmektedir. Mezkur kararda devamla detaylı bir teknik rapor oluşturulmadan alınan kararın iptaline ilişkin davada yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir.
DAVA KONUSU İPTALİ İSTENEN KARAR YAŞAM ALANLARININ BÜTÜNLÜĞÜ İLKESİ GEREĞİ KİŞİSEL GÜVENLİK VE GELİŞİM HAKKINI DA İHLAL ETMEKTEDİR.
21/07/1983 tarihli 2863 kanun numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa göre belirlenmiş onlarca tarihi eser ve tabiat varlıkları varlığı mevcuttur. İlan edilen riskli alan yaşam alanların bütünlüğü ilkesi gereği kamu için telafisi güç hasarlara neden olabilecektir.
YETKİ SAPTIRMASI
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sayfasında yer alan açıklama içeriği iptal konusu Bakanlar Kurulu kararının dayanağı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yazısının kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek afet riski taşıyan bir alanda tehlike arzedecek yapılaşmayı, can ve mal kaybını önlemek olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu açıklmalardan açıkça anlaşılacağı üzere idari birimler, Şırnak İlinde hiç bir afet riski olmamasına rağmen yıkım ve tahliye faaliyeti yapması hukuka aykrıdır.
Bakanlık açıklamasında MUHTARLARDAN görüş ve tutanak alındığı belirtilmiş ancak yasada yürütücü idare olan BELEDİYELERDEN HİÇ BİR GÖRÜŞ ALINMADIĞI ANLAŞILMAKTADIR.
İPTALİ İSTENEN İDARİ İŞLEMDE YETKİ SAPTIRMASI AÇIK OLUP BU HALİ İLE DE İDARİ İŞLEMDE SAKATLIK SÖZ KONUSUDUR.
İŞLEM DAYANAĞI YASA HÜKÜMLERİ ANAYASA MAHKMESİ İNCELEMESİNDE OLUP HENÜZ BİR KARAR AÇIKLANMAMIŞTIR.
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi incelemesinde olan yasa maddeleri dayanağı ile kişilerin tüm yaşam alanlarını etkileyen, mülkiyet haklarını ortadan kaldıracak nitelikteki idari düzenlemeler hukuki güvenilirlik ilkesini de ihlal edecektir.
VI. YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEBİMİZ YÖNÜNDEN:
HUKUKİ NEDENLER: Anayasa, Avrupa insan Hakları sözleşmesi hükümleri, Belediye kanunu ve mevzuatı, İYUK, 6306 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat, sair her türlü
DELİLLER : Dava konusu karara dayalı işlem dosyası, raporlar, Keşif, bilirkişi incelemesi ve her türlü delil.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda açıklanan ve Mahkemenizce resen göz önüne alınacak nedenlerle, DURUŞMA TALEBİMİZİN KABULÜ ile Anayasaya, Kanuna ve kamu yararına aykırı olan 10 Ağustos 2016 tarih ve 29797 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Şırnak İli, Cumhuriyet, Gazipaşa, İsmetpaşa, Yeni ve Yeşilyurt Mahalleleri içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın riskli alan ilan edilmesi”ne ilişkin 2016/9082 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının öncelikle YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA, HUKUKA AYKIRI İŞLEMİN İPTALİNE yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekaleten talep ederiz.
Davacı Vekili
Şırnak Barosu Adına
Baro Başkanı
Av. Nuşirevan ELÇİ
EKLER: