BASINA VE KAMUOYUNA
Tarih: 25.11.2014 | Okunma Sayısı: 1923
 
 
 

BASINA VE KAMUOYUNA

                         25 Kasım 1960'ta Dominik Cumhuriyeti'ndeki diktatörlüğe karşı mücadele eden üç kadın Mirabel Kardeşlerin tecavüz edilerek vahşice öldürülmesinin ardından, 39 yıl sonra 1999'da 25 Kasım tarihi, Birleşmiş Milletler tarafından “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edildi. Bu tarih, kadına yönelik şiddet konusunun gündeme gelmesi, tartışılması, farkındalık yaratılması ve şiddetin önüne geçmek için mücadele edilmesi açısından önemli bir yere sahiptir.

                               Türkiye, 1985 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) ve  Avrupa Konseyi ülkelerince Mayıs 2011’de imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayarak parlamentosunda onaylamıştır. Ayrıca İstanbul sözleşmesi 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girmiştir. Ancak kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık geçen yıllarla birlikte artmaktadır ve devlet bu konuda sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınmaktadır. Şiddetin engellenmesine yönelik uygulamada uzun ve kısa vadeli, çalışmalar yapılmamakta devletin kadına yönelik zihniyetinde bir değişiklik olmamaktadır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair çıkarılan 6284 sayılı yasa ise, kanun uygulayıcılarının ataerkil düşünce yapıları ve kanunun uygulanması noktasındaki isteksizlikleri nedeni ile şiddet mağduru kadınları koruyamamaktadır. Medyaya yansıyan haberlerde de görüldüğü üzere  2013 yılında 10 kadının, 2014 yılında ise 11 kadının koruma kararına rağmen öldürülmesi de bunun en büyük göstergesidir. Yine basına yansıyan verilere göre; 2014 yılında ise 235 kadın hayatını kaybetti, 88 kadın ve kız çocuğu tecavüze ve 75 kadın ve kız çocuğu  cinsel tacize maruz kaldı, 499 kadın fiziksel şiddete uğradı.

                            2014 yılında kadına yönelik şiddet açısından Dünya ülkelerine baktığımızda da manzara hiçte iç açıcı değildir. Hindistan’da kadınlar kısırlaştırılarak katledildi. İran’da Reyhaneh Cabbari tecavüzcüsünü öldürdüğü için idam edildi. Ukrayna’da 286 tecavüze uğramış kadın cesedi bulundu. DAİŞ çeteleri tarafından Orta doğuda Kürt, Arap, Ezidi, Asuri ve Türkmen bir çok kadın tecavüze uğradı, öldürüldü veya kaçırılarak köle pazarlarında satıldı. Çatışmalardan kaçan kadınlar ise Türkiye’de çok zor şartlarda yaşam mücadelesi vermektedir. Buna rağmen kadınlar korkusuzca özgürlükleri için Rojava’da kadın düşmanı ve vahşi  DAİŞ  çetelerine karşı direnmektedirler.

                        Kadına yönelik şiddet sorunu erkek egemen zihniyeti ile çözülemez. Aile ve Sosyal ve Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’a soru sormak isteyen kadın hakları savunucusunun ağzı kapatılarak yaka paça dışarı çıkarılması, Cumhurbaşkanın “kadın erkek eşit değildir” söylemi, devletin kadın politikasına bakış açısını ve kadına yönelik şiddetin çözümüne yaklaşımını çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Dünyadaki ve Türkiyedeki kadına yönelik şiddet  ve önlenmesindeki isteksiz politikalar tüm çıplaklığı ile ortadadır.

                                 Kadınının her türlü şiddetten korunması için;

 - Resmen yürürlüğe giren İstanbul sözleşmesinde de belirtildiği üzere; Devlet, ölüm riski ve durumun aciliyetinide göz önüne alarak, Kolluk kuvvetlerinin, mağdurlara yönelik her türlü şiddete acil ve yerinde müdahale etmesi için çok daha etkin önlem almalarını sağlamalıdır. Emniyet, savcı ve mahkeme arasında etkin bir işbirliği oluşturulmalıdır. İhbar mekanizmaları hızlandırılmalıdır. Kadının şiddete maruz kaldıktan sonra muhatap olduğu Yargı, kolluk ve sağlık birimlerine kadına yönelik şiddet hakkında  eğitimin verilmelidir. İlk ve Ortaöğretim müfredatına, kadının insan hakları ve kadın erkek eşitliği konusunda eğitime yönelik dersler konulmalı. Kadına yönelik şiddete yataklık edenler de cezalandırılmalıdır. Devlet radyo ve televizyonlarında toplumsal cinsiyet eşitliğine dair yayın yapılmalıdır. Sözleşme’ye taraf devletlerce, sözleşme gereğince bir an önce şiddet gören kadınlara da mülteci olma hakkı verilmelidir.

 

 

- Şiddet gören kadına ikametini değiştirmesi için destek verilmeli ve mağdurun faille temas etmemesi sağlanmalıdır. Şiddet mağduru kadına  hayatını idame ettirebileceği geçici değil, sürekli maddi geliri olan bir iş veya geçim kaynağı sağlanmalıdır.

- Kadının insan haklarına ve şiddetin önlenmesine yönelik kadın kuruluşlarının desteklenmesi ve etkinleştirilmesi için gerekli ulusal ve uluslararası altyapı ve destek programları geliştirilmelidir. Devlet organları kadın çalışmalarının tümünde kadın örgütleri ile ortak çalışmalar yapmalıdır.

- Türk Ceza Yasasında, kadına karşı işlenen suçlar ve cezalar yeniden gözden geçirilmeli, tanımlanmalı ve kadınlara yönelik şiddet kullanımında hukuksal temelde yasaklayıcı tedbirler geliştirilmelidir. Bu suçlarda haksız tahrik ve iyi hal indirimi yapılmamalıdır.

    Türkiye'de ve dünyada kadının insan haklarını koruma ve geliştirmeyi amaçlayan, kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için mücadele eden tüm kadın kuruluşlarını, kamuoyunu ve kadınları birlikte bu mücadeleye katkıda bulunmaya, devleti ise sorumluluklarını yerine getirme noktasında göreve çağırıyoruz.

                                                                                                        Şırnak Barosu Başkanlığı

                                                                                                  Kadın ve Çocuk Hakları Merkezi
 
23.11.2024
AV. ABDULLAH FINDIK
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.