BASINA VE KAMUOYUNA
Bu coğrafyada hayatı felç eden ve duraksamasıyla toplumun az da olsa umutlandığı bir dönemde, toplumun tüm katmanlarında yıkıma sebep olan kirli bir savaşın asıl mağduru konumundaki çocuklar, şimdi de yasal dayanaktan yoksun ve yetersiz deliller ışığında, tutuklanmalarla işkencelerle ve sürgünlerle karşı karşıya bırakılmışlardır.
Tüm bu fiillerle de, Türkiye Cumhuriyetinin de altına imza koyduğu ve dünya hukuk literatüründe en çok önemsenen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere, gerek ulusal ve gerekse uluslar arası hukuk, alabildiğince çiğnenmiş ayaklar altına alınmıştır.
Yakın bir geçmişte çoğunluğu kendi müvekkillerimiz olan onlarca çocuk; sırasıyla Mardin, Ankara ve oradan da İstanbul Maltepe, İzmir Şakran gibi, ikamet ettikleri yerin yüzlerce hatta binlerce kilometre uzağında bulunan cezaevlerine sürülmüş ve bu sürgün sırasında kendilerine yönelik, insanlık onuruna yakışmayan hakaret ve müdahaleler gerçekleştirilmiştir.
Bu olanların tamamının, yazılı ve görsel basına yansımış olması karşısında, yetkililerin duyarsız kalması, yaşı küçüklere ilişkin ceza yargılamalarında çocuğun yararı öncelliklidir kuralının olmazsa olmaz kabul edilmesi gereken Sosyal Hukuk devletine olan inancımızı sarsmış ve hukukçu kimliğimizle bizleri derin bir kaygıya itmiştir.
Bir hukuk skandalı niteliği taşıyan böylesi bir fiilin, çocuklar ve aileleri üzerinde yarattığı ve yaratmaya devam ettiği maddi ve manevi baskıyı tahmin etmek herhalde zor olmazsa gerek.
Mevcut uygulamayla, çocuklarıyla beraber ailenin her bireyinin aynı acıyı, aynı sürgünü ve aynı işkenceyi yaşadığı olgusu unutulmamalıdır.
Zira bizler bu trajedinin; tutukluluğun doğal bir sonucu olduğu varsayımını da asla kabul etmiyoruz.
Bir suç ısnadı ile alıkonulan bir birey ile birlikte, tüm aile çevresinin yargılanmaksızın cezalandırılması anlamına gelecek olan bu durumun, suç ve cezaların şahsiliği kuralı bir yana, evrensel insan haklarına aykırı olduğunun bir an evvel ayırımına varılmalı ve bu anlamda cezaevlerindeki tüm çocuklar, tutuksuz yargılanmak üzere derhal serbest bırakılmalıdır.
Şırnak Barosu olarak hiçbir hukuksuzluğa seyirci kalmayacağımızın ve her türlü insan hakları ihlallerinin takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.
Bu anlamda ivedilikle;
Adalet Bakanlığı makamı başta olmak üzere tüm yetkili ve sorumlu kurum ve kuruluşların konuya gerekli hassasiyeti göstermesi ve gerekli müdahalelerin yapılması için harekete geçmesi gerekliliğini kamuoyunun bilgilerine sunarız. 08.01.2014
Saygılarımızla
ŞIRNAK BAROSU BAŞKANLIĞI