BASINA VE KAMUOYUNA
Tarih: 25.11.2013 | Okunma Sayısı: 2622

 
 

BASINA VE KAMUOYUNA

                Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından1999 yılında, 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” ilan edilmiştir. Bu tarih kadına yönelik şiddet konusunun gündeme gelmesi, tartışılması, farkındalık yaratılması ve bu şiddetin önüne geçmek için mücadele etmek açısından önemli bir yere sahiptir.

                Dünya Sağlık Örgütü Kadına Yönelik Şiddeti; “Cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarlarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranış” şeklinde tanımıştır. Bu tanıma daha sonra ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakarak uygulanan ekonomik şiddette dahil edilmiştir.

 

                BM Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi’ne göre, kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, “bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen“ şiddettir. Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi, önsözünde kadınlara yönelik şiddeti, “erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin tarihsel bir göstergesi” ve “erkeklerle karşılaştırıldığında kadınları zorla bağımlı bir konuma sokmanın çok önemli toplumsal mekanizmalarından biri” olarak tanımlar.
 

                Kısaca; Kadınlara yönelik şiddet, kadınların ve kızların insan haklarının ihlalidir; maddi ve manevi bütünlük hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü, eğitim hakkı, çalışma hakkı gibi birçok hak ihlallerini de içine almaktadır.

                1985 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzaladı. CEDAW’ a taraf bir ülke olan Türkiye, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konusunda Dünyanın en geri ülkelerinin arasında yer almakta ve hatta geçen yıllarla birlikte şiddet ve ayrımcılığın boyutları artmaktadır.

                Son yedi yılda istatistiklere giren kadın cinayeti oranı yüzde 1400 artmıştır. Resmi rakamlara göre son yedi ayda 226 kadın öldürülmüş. 478 kadın tecavüze, 722 kadın tacize uğramış. 6 bin 423 kadın ise aile içi şiddet nedeniyle hastaneye başvurmuş. Verilere göre kadına yönelik cinsel saldırı suçlarında son beş yılda %30 artış meydana gelmiştir.

                Yasal mevzuatta getirilen gelişmelere karşın, şiddetin engellenmesine yönelik uygulamada uzun ve kısa vadeli, çalışmalar yapılmamakta zihniyetin değişmesi için devletin bir programının olmadığını görmekteyiz.

                Şiddet mağduru kadınların korunması ve rehabilite edilmesi için hayati olası sığınma evlerinin sayısının nüfusla karşılaştırıldığında çok yetersiz olduğu görülmektedir.

 

                Medyada namus, töre cinayetleri, koca-baba dayakları, işkence magazinleştirilerek verilmektedir Şiddete uğrayan kadının ne yaptığı, ne söylediği ya da nasıl giyindiği sorgulanmaktadır. Fiziksel, ve cinsel şiddete uğrayan kadınların bunu hak edip hak etmediği tartışılıyor; kurbanlar, suçlanıyor suçlular “mağdur” ilan edilmektedir. Şiddet, dinsel-geleneksel önyargılarla, cinsiyet ayrımcı politikalarla ve yasalar eliyle meşrulaştırılmaktadır.

                Şırnak Barosu olarak bizler, kadının cinsel, fiziksel, psikolojik bütünlüğünün dokunulmaz olduğunu; kadının insan haklarının temel insan hakkı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor; kadına yönelik her türlü şiddet sonlanıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi yüksek sesle ifade ediyoruz.25/11/2013

 

                                                                                                                                             Şırnak Barosu Başkanlığı

                                                                                                                                             Kadın ve Çocuk Hakları Merkezi

23.11.2024
AV. ABDULLAH FINDIK
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.