BASINA VE KAMUOYUNA
Bu hafta, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin Birleşmiş milletler tarafından kabul edilişinin 64. Yıldönümü kutlanıyor.
Ancak aradan geçen 64 yılda Evrensel Bildirgede yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslar arası bir düzen kurulamamıştır. İnsanların ırkından, renginden, cinsinden, cinsel yöneliminden, dilinden, din ve mezhebinden, inancından, etnik kimliğinden, siyasi, vicdani ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri dünya çapında yeterli koruma bulamamaktadır. İnsanlık korkudan ve yoksulluktan kurtulma hakkını kullanamamaktadır. Siyasal iktidarlar insan haklarına araçsallaştırmaya devam etmektedir.
İnsan hakları tüm insanların hak ve saygınlık açısından eşit ve özgür olarak doğduğu anlayışına dayanır. Her bir bireye bağımsız seçim yapma ve yeteneklerini geliştirme özgürlüğü sağlar. Bu özgürlükler başkalarının haklarına saygılı olmak ve bu hakları çiğnememe zorunluluğu ile dengelenmektedir. Buna karşın günümüzde uygarlık değerlerinin yok sayıldığı, insan hakları açısından kazanımların gerilediği, insan öğesinin değil maddi değerlerin ve eşitsizliklerin öne çıkarıldığı bir döneme girilmiştir.
2012 yılı ülkemizde de insan hakları ihlallerinin yoğun bir şekilde yaşandığı yıl olmuştur. Bu ihlallerde Kürt sorunu başta olmak üzere, yaşam hakkı ihlali, işkence yasağı ihlalleri, toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler, düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması, siyasilere yönelik tutuklamalar, cezaevlerindeki ölümler, kadına ve cinsel yönelimi farklı olanlara yönelik şiddet, çevre ve ekolojik sorunlar, ekonomik ve sosyal haklardaki kayıplar gibi başlıkların 2012 yılında da öne çıktığını üzülerek görüyoruz.
Yukarıda bahsettiğimiz başlıklar dışında 2011’in son günlerinde gerçekleşen, ancak failleri hala ortaya çıkarılmadığı ve adalet tesis edilmediği için etkisi ve yol açtığı acılar 2012 yılı boyunca tüm ağırlığıyla devam eden, ROBOSKİ’de 19’u çocuk 34 yurttaşımızın savaş uçaklarından atılan bombalar ile katledilmesi olayı 2012 yılının İnsan Hakları tablosunda yaralayıcı bir yere sahiptir. Olayın yıl dönümünde adalet yolunda en küçük bir adım atılmadığını içimiz yanarak görmekteyiz.
Kürt siyasi tutuklu ve hükümlülerinin insan olmaktan kaynaklı haklarının ihlali sebebiyle başlattıkları açlık grevleri 67. Gününde can kaybı yaşanmadan yine tutukluların inisiyatifi ile sona erdirildi. Açlık grevlerinin yaşandığı süreçte hükümetin sorunu çözmede üzerine düşen yükümlülükleri yeterince yerine getirmemesi ve gecikmeli olarak soruna yaklaşması insan hakları sözleşmesinin ihlali niteliğindedir.
Kürt sorununun farklı boyutlarını siyasetin ve kamuoyunun gündemine taşıyanların KCK operasyonları adı altında siyasi, hukuki ve idari olarak baskı altına alınmaya çalışılmaları ve uzun tutukluluk süreleri ciddi bir insan hakkı ihlali olarak göze çarpmaktadır.2012 yılının ilk 11 ayında bu kapsamda binlerce kişi gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Bu ihlaller Türkiye’nin Kürt sorununun çözümünde sonuca ulaşma noktasından her gün uzaklaşmasına sebep olmaktadır.
2012 yılı düşünce ve ifade özgürlüğü alanında yine ihlallerle dolu bir yıl olmuştur. Yasaların değiştirilmesinin insan hakları ihlallerini engellemediği de bu şekilde ispatlanmıştır. “Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engelleri kaldırma” şiarı ile yapılan yasal değişikliklerin sonucu daha fazla insan düşüncesinden dolayı tutuklanmıştır. Portekizli ünlü romancı Jose Saramago’nun söylediği gibi; “Kelimeler insana düşüncelerini gizlesin diye verilmemiştir.” O halde ifade edilmeyen düşüncelerin özgürlüğünün insanlığın gelişimine hiç bir katkı sunmayacağı da açıktır. Ancak tüm dünyada iktidarda bulunanlar insanların sadece kafalarının içindeki düşüncelerinde özgür olmalarından yanadır, keza Türkiye’de de…
2012 yılında düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik kısıtlanma ve yasaklanmalar devam etmiştir. Bu çerçevede gazeteci, yazar, insan hakları savunucusu, siyasetçi, avukat gibi çok sayıda düşünce adamına davalar açılmış, dergi, gazete ve kitaplar toplatılmıştır.
2012 yılı toplantı ve gösteri özgürlüğü açısından da ihlallerin ve kısıtlamaların yaşandığı bir dönem olmuştur. Kolluk güçlerinin barışçıl gösterilerde orantısız güç ve şiddet kullanması neredeyse her gün medyada yer almış, cop, basınçlı su, biber gazı gibi uygulamaları önceki yıllara oranla artış göstermiştir. Artık barışçıl gösterilere katılan halka, kadınlara, çocuklara ve yaşlılara uluorta işkence yapılmaktadır ve hukuki dayanaklardan yoksun davalar açılmaktadır.
Türkiye çapında ve ilimizde yapılan ve yapılması planlanan santraller çevreye zarar vermekte, kültürel mirasımızı yok etmekte ve dönüşü olamayan sonuçlar doğurmaktadır. Aynı şekilde bölgenin dört bir tarafına serpiştirilen barajlar da ekolojik dengeyi bozmakta ve kültür mirasımızı sular altında bırakmaktadır.
Şırnak Barosu olarak elbette her tür insan hakları ihlalinin takipçisi olacağımızı ve özellikle Roboski olayı aydınlanana ve failler cezalandırılana dek soruşturmanın peşini bırakmayacağımızı tüm halkımıza duyuruyoruz.
Hak ihlallerinin yaşanmadığı özgür ve demokrat bir dünya dileğiyle… 15.12.2012
ŞIRNAK BAROSU
İNSAN HAKLARI, CEZAEVLERİ VE İŞKENCEYİ ÖNLEME MERKEZİ