BASINA VE KAMUOYUNA
Tarih: 20.11.2021 | Okunma Sayısı:
352
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilmesiyle, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kabul edilmiştir. Bugün de Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 32. yılı kutlanıyor.
Ülkemiz de Çocuk Hakları Sözleşmesini 14 Eylül 1990 yılında imzalamış, Sözleşme 1994 yılında TBMM tarafından onaylanmış ve 23 Aralık 1994’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Çocuk Hakları Sözleşmesi, nerede doğduklarına, kim olduklarına; cinsiyetlerine, dinlerine, etnik kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların haklarını tanımlayarak yaşama hakkı başta olmak üzere; eksiksiz biçimde gelişme hakkı; zararlı etkilerden, istismar ve sömürüden korunma hakkı; aile, kültür ve sosyal yaşama eksiksiz katılma haklarını içermekte. Çocuk Hakları Sözleşmesine yön veren temel değerler ayrım gözetmeme, çocuğun yararının gözetilmesi, yaşama ve gelişme ile katılım hakkıdır.
32 yıldır hem dünyada hem Türkiye’de çocukların hayatında birçok şey değişti:
UNICEF 2019 verilerine göre dünyada 1989’dan bu yana 5 yaş altı çocuk ölümleri %50 oranında azaldı.
UNICEF 2019 verilerine göre 1990’dan bu yana yetersiz beslenen çocuk sayısı %50 azaldı.
Çocuk Hakları Sözleşmesinin temel ilkeleri dünya genelinde sayısız anayasa, yasa, politika ve uygulamayı etkiledi.
Türkiye‘de de bebek ölüm oranlarının azaltılmasına, sağlıktan, eğitime, hukuksal düzenlemelerden, kamuoyu duyarlılığının artmasına kadar pek çok alanda gelişme oldu.
Türkiye, Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı’nı hazırladı ve 2018 yılını “Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı” ilan etti.
Cinsel istismar suçları başta olmak üzere mağdur çocukların adli yargılama süreçlerinde tekrar mağdur olmasının önüne geçmeyi amaçlayan Çocuk İzlem Merkezleri, 44 hastanede kuruldu.
Ancak halen acil harekete geçilmesi gereken başlıklar var:
UNICEF verilerine göre dünyada aşırı yoksulluk sınırı içerisinde 862 milyon kişi bulunmakta ve bunların 385 milyonunu çocuklar oluşturmaktadır.
Yine UNICEF verilerine göre 2040 yılında yaşanacak iklim krizinden dolayı 4 çocuktan 1’inin temiz suya erişimi olmayacak.
UNESCO verilerine göre 262 milyon çocuğun okula erişimi bulunmamaktadır.
Girls Not Brides verilerine göre 650 milyon kadın ve kız çocuğu 18 yaş altı evliliğe zorlanmıştır. Her yıl 12 milyon kız çocuğu 18 yaşından önce evlendiriliyor.
UNHCR’ın 2019 verilerine göre dünyada yerinden edilen 71 milyon insanın 31 milyonu çocuk. 13 milyon çocuk savaş ve çatışmalar sebebiyle ülkelerinden ayrılıp başka ülkelere sığınmak zorunda bırakıldı.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye’de kayıtlı yaklaşık 4 milyon mültecinin 1.7 milyonu çocuktur. MEB 2019 verilerine göre 1 milyon mülteci çocuk okul çağında, bu çocukların %37’si okula gitmiyor.
ILO verilerine göre her 10 çocuktan 7’si mevsimlik tarım alanında çalışıyor, okula gidemiyor, çocukluğunu yaşayamıyor, pek çok riske maruz bırakılıyor.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi bu çekincelerin kaldırılması için birçok kez Türkiye’ye uyarıda bulunmuş fakat Türkiye bu sorunların çözülmesi için henüz adım atmış değildir. Neticede Türkiye’de 10 milyonu aşkın çocuk, hakları olmasına rağmen ana dilinde eğitim görememektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde güvenlik bahanesi adı altında zırhlı araçların atığı devriyeler sonucunda birçok Kürt çocuğu öldürülmektedir.
En doğal haklardan biri olan yaşama hakkı Anayasa madde 17'de düzenlenmiş olup çocukluk çağını sokakta oyun oynayarak geçirmek isteyen çocukları kapsamaktadır ancak bugün binlerce çocuk zırhlı araçların altında ezilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. En son örnek Şırnak’ın İdil ilçesinde zırhlı araçla öldürülen Miraç Miroğlu’dur.
Çocuk işçiliği Türkiye’de ne yazık ki yaygın olup resmi verilere göre yaklaşık 2 milyon çoçuk işçi çalıştırılmaktadır. Türkiye’de çocuk işçiliği anayasal olarak yasak olmasına rağmen halen engellenememektedir. Çocuk işçiliğinden doğan zararlar, çocuğu çocukluğunu yaşamamakla beraber fiziksel ve zihinsel gelişmelerine zarar vermekte ve bedenlerinde kalıcı sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda çocuk işçiliğinin en önemli nedenleri arasında savaş, göç ve yoksulluk gelmektedir. Adaletsizlik, kayıt dışılık, ucuz iş gücü talebi ve denetimsizlik bu sorunun ortaya çıkmasında en büyük rol oynayan etmenlerin başında gelmektedir.
Çocuklarda madde bağımlılığı sorununu da irdeleyecek olursak; yapılan araştırmalar sonucunda Türkiye genelinde özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanım yaşı bölge genelinde düzenlenen raporlara göre 11 yaşına kadar gerilemiştir. Bunun en büyük nedeni uyuşturucu ticaretine etkin caydırıcı cezaların verilmemesi ve çocuklara yönelik kapsayıcı koruma politikalarının hayata geçirilmemesidir
Cezaevinde bulunan çocuklar da yabancı oldukları adli mekanizmalar ile tanışmakta ve uzun süren tutukluluklar ve sağlıksız cezaevi ortamı nedeniyle ağır hak ihlallerine maruz kalmaktadır. Bugün itibariyle Türkiye’de anneleriyle birlikte 0-6 yaş grubu toplam 345 çocuk cezaevi şartlarında büyümektedir. 1980 çocuk ise Türk cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü olarak bulunmaktadır. Raporlara göre çocuklar cezaevinde şiddet, işkence sözlü ve fiziksel tacizin yanında kötü muameleye maruz kalmaktadırlar. Engelli ve mülteci çocuklar da kendilerine hukuk mekanizması tanınan haklardan yoksun bırakılmaktadır.
Eğitim hakkının sağlanması ve çocuklara yönelik fiziksel, hukuki, psikolojik korunma sağlanmasında tamamlayıcı çabaların desteklenmesi bakımından bütünleyici ve koruyucu politikalar üretilmemektedir. Uluslararası sözleşme hükümlerinin ısrarla altını çizdiği çocuğun yüksek yararının gözetilmesi gerektiği çoğu zaman kağıt üzerinde kalan, karşılığı olmayan bir ibare olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu çocukların ülkemizde en doğal haklarını yaşayamamasının nedeni iktidarın buna yönelik koruyucu, kapsayıcı adımlar atıp hukuki güvence altına alamamasından kaynaklanmaktadır.
Biz Şırnak Barosu ve İnsan Hakları Derneği Şırnak Şubesi olarak tüm çocuk hakları ihlallerinin takipçisi olduğumuzu belirmekteyiz.Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın en doğal hakkı olan yaşam barınma, beslenme eğitim ve sağlık haklarının kanuni güvence altına alınması için mücadelemizi devam ettirip bu kanunsuzlukların daimi olarak karşısında duracağız.