30. BARO BAŞKANLARI TOPLANTISI TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NİN EV SAHİPLİĞİNDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ
30. Baro Başkanları Toplantısı, 17 Ocak 2015 tarihinde Türkiye Barolar Birliği’nin ev sahipliğinde 76 baro başkanının katılımıyla gerçekleştirildi.
Toplantının gündemini; baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin 2014-2016 dönemi çalışmaları için önerilerin ve mesleki sorunların değerlendirilmesi oluşturdu. Toplantıda ayrıca 01.01.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6570 sayılı “İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu” gereğince Tahkim Merkezi Genel Kurulu’na üye seçimi yapıldı.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu açış konuşmasına avukatlara yönelik şiddet olaylarını kınayarak başladı. Feyzioğlu daha sonra toplantıya katılanları şehit edilen meslektaşlarının aziz hatırası önünde saygı duruşuna davet etti.
Avukatlara yönelik saldırıların artık tahammül sınırlarını aşmış durumda olduğunun altını çizen Feyzioğlu, “Bu konuda bir sosyolojik inceleme yapılmasını gerekli görüyoruz. Yargı sistemine duyulan güven azaldıkça, insanlar sistemden aradığı tatmini bulamadıkça, hâkime ulaşamadıkça, savcıya ulaşamadıkça, halkın içinde, halkın parçası olan avukatlara bütün öfkesini patlatıyor” diye konuştu.
Meslektaşlarının bu tür durumlarla başa çıkabilmesi için çok ciddi iletişim eğitimi almalarının ve iletişim becerilerini geliştirmelerinin de bir formül olarak düşünülebileceğini söyleyen Feyzioğlu şöyle konuştu:
Seksen altı bin avukatın kapısına güvenlik görevlisi koymak bir çare değil. Bu konudaki bütün yapıcı yaklaşımlara her zaman açığız.
TÜRKİYE’DE ORTAK LİSANA SAHİP OLAN TEK MESLEK ÖRGÜTÜYÜZ
Bizler Türkiye’de ortak lisana sahip olan belki de son meslek örgütüyüz. Türkiye duygusal anlamda birbirine çok çeşitli eksenler etrafında bölünmüş topluluklara dönüşüyor. Etnik köken, mezhep, siyasi düşünce, cinsiyet ayrımcılığı, … Bütün bu bölünme tehditlerinin karşısında Türkiye’de anlaşabilen ve bu anlaşmasıyla herkese nasıl kucaklaşılabileceğini gösterme gücüne sahip olan tek meslek örgütüyüz.
Dolayısıyla elimizdeki altın anahtarın kıymetini bilip Türkiye’nin en temel konuları olan üstünlerin keyfi hukuku yerine hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi, insan haklarının tesis edilmesi, demokrasinin inşa edilmesi noktalarında ortak payda yaratma gücüne sahip olduğumuza inanıyorum ve bunu başardığımızı görerek mutlu oluyorum.
Her konuda aynı düşünmeyebiliriz, zaten düşünmememiz de gerekir. Biz birbirimizi farklı düşünerek zenginleştireceğimizi biliyoruz. Eğer her konuda birbirimizi teyit etseydik sadece aynı pencereden bakan ve dünyanın renklerini, güzelliklerini, farklılıklarını ıskalayan insanlar olurduk.
ŞU ANDA EN BÜYÜK SORUNUMUZ KEYFİLİKTİR
Bizim şu anda en büyük sorunumuz keyfiliktir. Hukukun üstünlüğü her geçen gün ağır darbe almaktadır. Üstünlerin hukuku hakim olduğu sürece hukukun üstünlüğünü bir türlü sağlayamayız. Oysa bir müvekkilimize niçin tutuklandığını kanuna kitaba uygun anlatabilmeli, niçin tahliye edileceğini, edildiğini ya da edilmesi gerektiğini kitaba uygun açıklayabilmeli, bir dosyanın haklılığını-haksızlığını kanuna göre, hukuka göre izah etmeliyken, eski Yargıtay-yeni Yargıtay ve en yeni Yargıtay’ın alacağı tutumlara göre farklı farklı ortaya koymak zorunda kalmamız avukatların alın terinin değerini kuşkusuz azaltmaktadır. Bir avukatın alın terinin değeri dosyasında fark yaratabildiği ölçüde artar. Bu algı ısrarla kırılırsa bizim ekmek sorunumuz baş gösterir. Bugün hukukun üstünlüğünü ısrarla talep ediyor olmamızın sebebi kanunun bize hukukun üstünlüğünü korumak, insan haklarına ilişkin ihlalleri dile getirmek maddesinin çok ötesinde, doğanın en önemli kanunu olan aşını ekmeğini çıkarma zorunluluğuna dayanır hale gelmiştir. Bu mücadelenin de farklı siyasi bakışları, farklı mezhepsel etnik bakışları olamaz. Hepimizin alın terimizin karşılığını alma hakkımız vardır. Bu konuda fikir birliğinde olduğumuzu gittiğim her yerde görmekten mutluluk duyuyorum.
Avukatlarımızı rekabet etmek için gerekli bilgilerle, becerilerle donatmak zorundayız. Bu bilgi ve becerilerle donatmadığımız takdirde giderek artan rekabet koşullarında mesleki hizmet kalitemiz düşmektedir. Bunun için Eğitim Merkezimiz büyük çaba harcamaktadır.
Diğer taraftan avukatların daha doğrusu avukatlık mesleğinin yirmi birinci yüzyılda icrasının değişmekte olduğunu hatta değiştiğini görüp ‘nasıl daha büyük bürolar oluşturabiliriz?’, ‘emeğini sermaye olarak koymaya hazır olan meslektaşlarımızı bu emekleriyle nasıl büyütebiliriz?’ soruları üzerinde de çalışma yapmamız ve meslektaşlarımıza katkıda bulunmamız gerekiyor diye düşünüyoruz.
Bir başka konu ticaret ve sanayi odalarıyla baro başkanlarımızın ilişkilerini arttırmasıdır. Meslektaşlarımızın şirketlerde nasıl faydalı olabileceklerini, nasıl daha iyi danışmanlık yapabileceklerini bilmeleri, bu konularda donatılmaları önem arz ediyor. Bunlar bizim sizlerle birlikte önümüzdeki dönemde gerçekleştirmek istediğimiz bir takım çalışmalar.
Eksiklerimiz kuşkusuz olacaktır. Sizlerin de eksikleri kuşkusuz olacaktır. Ama eksiklerimizi ve yanlışlarımızı karşılıklı olarak en yapıcı dille ifade etmek ve “gelin sorunları birlikte çözelim” demek sanıyorum bize en yakışanıdır. Bunu bugüne kadar büyük ölçüde yaptığımızı, yapmaya gayret ettiğimizi mutlulukla söylüyorum.
SOSYAL YARDIMLARDA ÇOK BÜYÜK HAMLELER YAPTIK
Sosyal yardımlarda çok büyük hamleler yaptık. Bunları hep birlikte yapıyoruz. Türkiye Barolar Birliği nezdinde yer alan fonları kullanıyor olmamız bunları sizden ayrı yaptığımız anlamına gelmiyor, birlikte yapıyoruz. Sayıları biraz sonra vereceğim hep birlikte gurur duyalım diye.
Avukatlık sınavının şart olduğunu artık tartışmıyoruz. Korkunç sayıyı bir kez daha vereyim; hali hazırda kırk sekiz bin hukuk fakültesi öğrencisi, seksen yedi bine ulaşmış avukat, beş yıl içerisinde kırk üç bin ya da kırk dört bin avukat yolda. Türkiye ekonomisinin beş yılda yüzde elli büyüyerek meslektaşlarımızın en azından bugünkü gelir seviyelerini korumaları söz konusu olamayacağına göre beş yıl içerisinde meslektaşlarımızın yüzde kırk gibi bir gelir kaybına uğrayacağı her türlü izahtan vareste gibi görünüyor. Konu sadece gelir kaybı da değil kuşkusuz. Mesleki kalitemizin düşüşüne bağlı olarak itibar kaybı. O yüzden Avukatlık Kanunu mutlaka, acilen sınav noktasında değiştirilmelidir. Bizim sınav yerine geçmek üzere yönetmelikle yapmak için hep birlikte büyük çaba sarf ettiğimiz staja giriş ve stajdan çıkış değerlendirmesinin hikâyesini pek çoğunuz biliyor. Bir kez daha kısaca kayda geçmesi anlamında; Adalet Bakanlığı, iyiyle kötüyü piyasa ayıklasın noktasında durunca biz de bu işi yönetmelikle çözüme kavuşturalım diye önemli bir adım attık. Fakat yönetmeliğimiz kanuna aykırı bulunarak Başbakanlık Resmi Gazete Müdürü tarafından yayımlanmadı. Ardından yürütmeyi durdurma kararı alarak yayımladık. Ardından Meclis İş Kanunu’nun bazı maddelerinin ve yüzlerce farklı kanunun görüşüldüğü bir torba kanuna Plan Bütçe Komisyonu’nda bir madde ekleyerek “Türkiye Barolar Birliği böyle bir yönetmelik çıkaramaz” diye hüküm koydu. Buna ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne defi yolunu işletmek üzere girişimlerde bulunduk. Aynı zamanda da iptal davası açıldı. Sonuçlarını göreceğiz.
İkinci adıma geçtik, çok önemli bir adımdır bu. Türkiye’de sayıları neredeyse yüze dayanmış ve eğitim-öğretim kadrosu çok yetersiz olan hukuk fakültesi mezunlarının azami çoğunluğu bizim saflarımıza katılmak için müracaat ettiğine göre asgari standartları belirleme yetkisi bize ait olmalıdır dedik. Hukuk fakültelerini buraya davet ettik, otuz yedi fakülte davetimize icabet ettiler. Burada çok önemli bir çalışma başlattık, bir komisyon kurduk. Türkiye Barolar Birliği’nin, barolarımızın kabul edeceği standartların ne olacağını tespit edeceğiz. Bu standartlara ulaşmayan hukuk fakültelerini vereceğimiz süre sonunda kamuoyuna duyurup öğrenci tercihlerini etkilemeyi düşünüyoruz. Bir başka adım ise; standart altı fakültelerden stajyer kabul etmemek. Buna da birlikte karar verip o adımı da atacağız.
BÜYÜK BİR MÜCADELE YÜRÜTMEKTEYİZ
Dolayısıyla büyük bir mücadele yürütmekteyiz. Ama maalesef karşımızda avukatlığın önemini, vazgeçilmezliğini, hukukçunun belirli bir kalitenin üstünde olmazsa hukuk devletinin işletilemeyeceğini bilmeyen ya da bilmek, görmek istemeyen bir yasama organı, yürütme organı var.
Avukatlık Kanunu Taslağı’na ilişkin tanıtım ve görüş alışverişi toplantılarımız yakında başlıyor. Bölgelere, şehirlere gideceğiz ve taslağımızla ilgili nasıl iyileştirmeler yapabiliriz diye meslektaşlarımızın, barolarımızın düşüncelerini alıp kısa süre içerisinde son halini vereceğiz. Böylece her bölgede meslektaşlarımızın, sizlerin aracılığıyla Türkiye Barolar Birliği yönetimiyle bir kez daha yüz yüze gelmesi, kucaklaşması da mümkün olacaktır diye düşünüyoruz.
Avukat Hakları Merkezimiz faaliyetlerini hızlandırarak devam ettiriyor. Önemli bir projenin tam arifesindeyiz. ‘Avukat güvenlik butonu’ diye bir sistem geliştiriyoruz. Bu, cep telefonlarına bir uygulama olarak indirilecek. Meslektaşımız, örneğin karakolda savcılıkta ya da bir başka yerde bir sıkıntıyla, sorunla karşılaştığında o butona kısa süreli basarak Avukat Hakları Merkezi’nin çağrı merkezine uyarı gönderecek, bu uyarı Avukat Hakları Merkezi tarafından barolarımızın varsa avukat hakları merkezine, yoksa baro yönetimlerine acilen iletilecek. Defalarca yaşadığımız bir örnekten yola çıktık burada. Bir karakolda ‘sen kimsin’ diye başlayan cümleler, baro başkanı ya da avukat hakları merkezi yetkilisi telefon ettiğinde ya da gittiğinde ‘avukat bey, avukat hanım hoşgeldiniz’e dönüşmekte. İşte avukatlarımızın arkasına bu gücü bir an önce, anında koyabilmek için teknolojiden yararlanmayı düşündük, programını yazdırdık. Söz konusu uygulama akıllı telefonlarla çalışıyor ve delil tespitine de yarayacak şekilde planlıyoruz. Akıllı telefon bir süre basılı kaldığında bir uyarı vermeden çekime başlıyor.
Örneğin meslektaşımıza hakaret eden polisi çekiyor, saldırganı çekiyor ve kendi telefonuna yüklemeden, bu suiistimal edilebilir diye düşündük, Noterler Birliği’nin sağladığı bir imkânla TNBKEP üzerinden güvenilir bir şekilde Merkezimize görüntü ve ses olarak intikal ediyor. Dolayısıyla o sırada polisin ya da icra mahallindeki birinin söylemiş olduğu, yapmış olduğu bir hukuka aykırı iş anında delille, görüntüyle oynanma ihtimali ortadan kaldırılarak bizim kayıtlarımıza giriyor.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne ilişkin meslektaşlarımız arasında bir takım sıkıntılar, şikâyetlerin olduğunu biliyoruz. Bu konuda Ankara Barosu da iptal davası açtı. Benim şahsi dileğim o iptal davasının kazanılmasıdır. Maktu ücretler artarsa biz mutlu oluruz. ‘Niçin arttırmadınız o zaman?’ diyeceksiniz. Yönetim Kurulumuz şöyle bir değerlendirme yapmıştır; geçen sene enflasyonun yüzde yüz zamlı bir şekilde tarifeye yansıtılması karşısında iki ana sebeple maktu ücretlerde bir arttırma yapılmasın denmiştir. Birincisi, artık açılan davalardan yorulduk. Bir karmaşa hüküm sürüyor. Asgari ücret tarifelerine ilişkin kırk altı dava açılmış. Bir dava açıldığı yıl bitmiyor, ileriki yıllarda iptal edildiğinde geçmişe yönelik sıkıntılar çıkıyor. Bu tarifenin mümkün olduğunca iptal edilmeden ayakta kalmasını içine eklemeye gayret ettiğimiz bazı maddelerin ayakta kalmasını sağlamak anlamında düşündük. Elbette farklı düşünceleriniz olacaktır. Bunlara çok saygı duyarım, bunlar bizim hakkımız. Ankara Barosu’nun yaptığını büyük bir saygıyla, olgunlukla karşıladığımızı da herkesin bilmesini istiyorum. Ancak iki ucunun da değerlendirilmesi lazım.
Türkiye’ye iki milyon mülteci girdi. Bu iki milyon mültecinin tamamı potansiyel olarak adli yardım fonundan yararlanacak durumda. Yapılan mevzuat değişikliği hepsini adli yardım fonundan yararlanır kıldı. Fon, enflasyon oranında artıyor. Bu fondan en çok yararlanacak olan, en çok himayeye ihtiyaç duyan, barolarımızın koruyup kollamasına ihtiyaç duyan meslektaşlarımız. Tarifeyi arttırdığımızda gönüllü listelerinden adli yardım hizmeti veren avukatlarımızın da alacağı ücreti arttırdığımız dikkate alınırsa fonun biraz daha hızlı bitmesi kaçınılmazdır. Bugün 7.141.961Türk Lirası avukatlarımızın adli yardım alacağı var. Bu fon bitti. Bu fon neden arttırılmıyor? Maliye Bakanlığı’na çarpıyoruz, bizimle ilgisi yok. Gereken her girişimde bulunuldu, bakanlarla görüşüldü, bütçe görüşmelerine katılındı. Ama malum bütçede adli yardım fonunu arttırmak bütçeden ek para çıkması demek ve bunu yapmadılar. İşin bir de bu boyutu var. Bunu da değerlendirmenize sunuyorum. Artılar-eksiler vardır. Artılar mı daha fazladır, eksiler mi daha fazladır bilemem. Biz böyle düşünmüşüz, başka arkadaşlarımız başka türlü düşünebilir. Önemli olan birbirimizle bunları konuşabilmemiz.
Bu çatı altında hiçbir baromuz öncelikli, ayrıcalıklı olmadığı gibi ayrımcılığa da tabi tutulamaz. Bu çatı altında bütün başkanlarımızın yeri başımızın üzeridir. Seçimler bitmiştir, seçimlerden sonra görevimiz tek vücut olmaktır. Ben yeni seçilmiş olan, ilk kez seçilmiş olan başkanlarımızı yürekten kutluyorum. Tekrar seçilmiş olan başkanlarımıza tekrar hayırlı olsun diyorum. Bu dönem aramızda bulunmayan bütün başkanlarımıza ve yönetim kurullarına ayrı ayrı teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Feyzioğlu açış konuşmasının ardından Türkiye Barolar Birliği’nin faaliyetlerine ilişkin aşağıdaki bilgileri baro başkanlarının dikkatine sundu.